MHP Eski İzmir İl Başkanı Müsavat Dervişoğlu 4 Kasım 10. Olağan Kurultayda Genel Başkanlığa aday olacağını Genel Merkez’de resmen açıkladı.
İşte Dervişoğlu’nun Genel Merkez de yapmış olduğu o açıklama metni;
Sayın Basın Mensupları;
4 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirilecek olan MHP 10.Olağan Kurultayında Genel Başkan adaylığına talip olduğumu açıklamak üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle yapılacak olan kurultayımızın partimize, milletimize ve devletimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan diliyor, bu kurultayın çaresizliğe, umutsuzluğa ve karamsarlığa terk edilen
Türk Milletinin kurtuluşuna vesile olabilecek bir işaret fişeği
niteliği taşımasını temenni ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlığı yüksek bir sorumluluk gerektiren önemli bir makamdır. Bu makama talip olan kişilerin bunun şuur ve idrakinde olmaları Ülkücü şuur ve ahlakın vazgeçilmez bir gereğidir.
Parti içinde makam ve mevkilere aday olmak her Milliyetçi Hareket Partilinin hakkıdır ancak, bu hizmet yarışının Ülkücü edep ve terbiyeye uygun bir vakar ile sürdürülmesi de şerefli mücadele tarihimize karşı bir borcumuzdur.
O nedenle ilk adımın doğru atılmasının gerekliliğine inanıyorum.
Bu açıklamayı MHP Genel Merkezinde yapıyor olmam, Cennetmekan Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in ve aziz şehitlerimizin hatıraları ile emanetlerine gösterilen saygının ifadesi olduğu kadar, aynı zamanda adaylık değerinin korunması açısından da önemlidir.
Yaptığım müracaat üzerine doğal bir hakkın kabulü olarak şahsıma bu kutsal çatı altında açıklama yapma imkanı veren Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye sergiledikleri ülkücü duruş ve demokratik olgunluk için teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın Basın Mensupları;
Hepinizin malumu olduğu üzere ülkemiz zor günler geçirmekte, önümüzdeki günlerin daha büyük zorluklar içereceğine dair önemli işaretler alınmaktadır.
Türkiye yaşadığı coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklanan farklılıkları lehine çevirebilme iradesi sergileyemeyen basiretsiz yöneticiler yüzünden bölgedeki avantajlarını yitirmiş, başkalarının kurguladıkları siyasi senaryoların figüranı durumuna düşürülmüştür.
Bölücü örgüt destekli siyasal Kürtçülük vatan topraklarımızda bağımsızlık provaları yapmaya başlamış ve kurtarılmış bölge ihdasına varan teşebbüsleri düşünceden eyleme dönüştürecek cüreti sergilemekten geri durmamayı yol edinmiştir.
Türkiye’nin ciddi bir bölünme ve iç savaş tehdidi ile karşı karşıya bulunduğu gerçeği artık saklanamaz bir hale gelmiştir.
Dış politikada emperyal güçlerin tasarladığı kabus planının ortasında kalınmış, bölgesel çatışmaların savaş riskine dönüştüğü bir karanlık süreç yaşanmaya başlanmıştır.
Bütün bunların yanında ekonomi çökmüş, sanayi ithalat lobisinin kar güdüsüne kurban edilmiş, işsizlik bir ekonomik kavram olmaktan öte sefalet ve sadaka kültürünün teşekkülünde istifade edilebilecek bir argümana dönüştürülmüştür.
Toplumun bütün kesimleri çok zor durumdadır ve bu ülkede geleceğe dair umudu olduğunu söyleyebilecek neredeyse hiç kimse kalmamıştır.
Ayrıca yakın takvim içinde yaşanacak çeşitli gündem maddeleri de hazırdır.
Yeni Anayasa çalışmaları ve Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik senaryolar, Türk siyasetine ikame edilmesi muhtemel yeni aktörler ve partiler güncel tartışmaların odağını oluşturmaktadır.
Bu olup bitenler karşısında ve mevcut karanlık tablonun ortadan kaldırılmasında Milliyetçi Hareketin bugün üstlenmesi icap eden rol ve sorumluluk, geçmiş dönemlere oranla çok daha yüksek olmalıdır, en azından aziz milletimizin beklentisi bu noktadadır.
Bazı arkadaşlarımız ülke böylesine zor günler geçirirken MHP Genel Başkanlığına talip olmamızı yadırgayabilir ve hatta birlik ve beraberlik imtihanın önemine işaret edebilir. Bu görüşleri elbette ki saygıyla karşılıyorum. Ancak unutulmasın ki, altına omuzlarımızı koymaya karar verdiğimiz bu yük esas itibariyle ülke şartlarından doğmuştur ve bu sonuç bizim açımızdan kaçınılmaz bir hal almıştır.
Partimizde bazı yapısal değişikliklere ihtiyaç duyulduğu artık kimsenin reddedemeyeceği bir gerçektir.
Sadece partimizin değil, ülkemizin de geleceğini ilgilendiren kararlar, bu kararlarla ilgili mekanizmalar devre dışı bırakılarak alınmakta, yanlışlardan doğan zararlar ise uzun zamandır Genel Başkanlık makamını yıpratmaya ve hatta hedef haline getirmeye devam etmektedir.
Olumsuz gidişat ve beklentiye cevap verememek noktasında sorumluluğu tek başına üstlenmek elbette ki bir insani erdemdir ama üst üste yaşanan mağlubiyetlerin de bir müeyyidesi olması vazgeçilemeyecek bir gerçek ve gerekliliktir.
Parti artık, yetkili kurullarına güvenecek, kararları birlikte alacak, delege iradesine ipotek koymayacak, üyelerinden idarecilerine kadar bütün fertlerine temsilleri oranında sorumluluğu yayacak yeni bir yönetim modeline geçmek mecburiyetindedir.
Hedefimiz ve arayışımız, kurulların tam anlamıyla işletildiği, karşılıklı güven ve sorumluluk duygusunu esas alan, her türlü başarısızlıkta ise hesap veren bir yapı olacaktır.
Unutulmamalıdır ki; önümüzdeki kurultay hem milletimiz hem de partimiz açısından önemli bir imkan doğurmaya gebedir.
Bu sadece benim değil aynı zamanda hislerine tercüman olduğum dava arkadaşlarımın tespit ve kararıdır.
Yaptığı her işte, söylediği her sözde, şekillendirdiği her öngörüde ve ortaya koyduğu vizyonda haklılığı tescil edilen ancak önemli dönemeçlerde alınan kararlarla sorgulanan Milliyetçi Hareket Partisinin siyasi hayattaki başarısızlığı kendisinden çok milletimize zarar vermektedir. Zira Milliyetçi Hareketin iktidarına ülkücülerden daha çok Türk Milletinin ihtiyacı vardır.
Mesele doğru anlaşılmalıdır! Söz konusu olan Milliyetçi Hareketin saygınlığı değil, etkisizliği ve başarısızlığıdır.
Sayıları binlerle ya da on binlerle ifade edilen küçük yapılar ve mikro organizasyonlar, Türkiye ve dünya siyaseti üzerinde etkili olabilirken, 5 milyon 600 bin oy almış ve aldığı oyun çok üzerinde bir tesir sahasına sahip olan Milliyetçi Hareket Partisinin sosyal gerçeklikten uzak görüntüsü artık bizler tarafından hazmedilebilecek bir sonuç olarak görülemez.
Sanki iktidar hedefi yokmuş gibi verilen siyasi fotoğraf, ülkücüleri hem üzmekte, hem de Milliyetçi Hareketi izleyen geniş halk tabanları nezdinde ümit vermeyen bir algı oluşturmaktadır. Zaten seçimlere yansıyan ve MHP'yi iktidarın uzağında tutan da maalesef bu algı olmaktadır.
Adaylığıma gerekçe oluşturan en önemli faktörlerden birisi bu algıyı yıkma ve MHP'yi yeniden coşku ve heyecan dolu, iktidar hedefli bir parti haline getirmektir.
Artık Milliyetçi Hareketin sokaklara değil ama meydanlara inmesinin zamanı gelmiştir.
Türkiye’nin sorunlarını çözebilecek bir kadro ve Başbakan ile kürsülerde mücadele edebilecek bir lider portresidir aradığımız.
Yenilgileri hazmetmek Türk milliyetçilerinin karakteri ve kaderi olamaz. Buna inandığım ve dava arkadaşlarımın zafere susamışlığına şahit olduğum için buradayım. Mensubu bulunmakla şeref duyduğumuz hareketimizi hak ettiği siyasi zaferlere taşımak için Genel Başkanlığa talibim.
Cesaretimi ve güvenimi dava arkadaşlarımdan alıyor, Allah'ın izniyle de sonuca götürmek ve bana güvenenleri mahcup etmemek için üzerime düşen ağır sorumluluğu yerine getireceğime inanıyorum.
Allah nasip eder, delege arkadaşlarımız teveccüh gösterir, Türk Milleti destek verirse sadece MHP Genel Başkanlığına değil, Başbakanlığa adayım.
Buradan taahhüt ediyorum ki, Milliyetçi Hareketi ilk seçimde iktidara taşıyamaz isem bir sonraki seçime genel başkan olarak girmeyecek ve şahsıma tevdi edilmiş emaneti ehil kadrolara devredeceğim.
Sayın Basın Mensupları;
Parti içinde hiç kimsenin rakibi değilim. Diğer adaylarımızın da birbirinin rakibi olmaması gerektiğine inanıyorum.
Kurultaydaki hizmet yarışı sadece bir araçtır. Asıl amaç devleti kuran felsefeyi yani Türk Milliyetçiliğini iktidara taşımak ve Türkiye’yi AKP iktidarından kurtarmaktır. Aksi halde bizim kendi aramızda birbirimize galebe çalmamızın hiçbir kıymeti ve saygınlığı olmayacaktır.
O yüzden hesabımız, perspektifimiz, gelecek tasavvurumuz, hepsi birbirinden kıymetli adayları geride bırakmakla sınırlı değil, ülkeye hakim olan siyasi iktidarı değiştirmeye yöneliktir.
Ham hayaller kurmuyor şu gerçeğe yürekten inanıyorum: Ülkücüler kendi aralarındaki sorunlarını çözmeleri durumunda, ülkenin çözülemeyecek bir tek meselesi bile kalmaz.
Çünkü biz ülkemize başkaları gibi, sadece kaynakları olan, rant doğuran, stratejik özelliği pazarlanabilen bir meta gibi bakmayız.
O bizim için gözbebeğimiz, koruma uğruna fedakarlığımızın sınırı olmayan, sanayi, teknoloji ve bilimle olduğu gibi tarihle ve kültürle nefes alıp veren canlı bir varlıktır.
Onu yaşatmak ve gelecek kuşaklara sağlık içinde devretmek, keyfiyet değil ibadet gibi bir mecburiyettir.
"Devleti ebed müddet" diyen bir anlayış, yönetilebilir bir Türkiye'nin en önemli yapı taşıdır ve ülke iktidarını bu büyük potansiyele bir an önce kavuşturmak bizim sorumluluğumuzdadır.
Bu amaçla ilk düğmeyi doğru iliklemek, ülkücülerin birlik ve beraberliklerini sağlamak benim en başta gelen hedeflerimden birisidir. Bugüne kadarki çizgim de bunun teminatıdır.
Hazır sırası gelmişken şunu da önemle belirtmek isterim ki; kurultaya yönelik süreçler, adaylar ve destekçileri açısından arzu edilmeyen bir kutuplaşma endişesini de beraberinde getirebilir.
Daha çok yakın tarihte ateşle imtihan olduğumuz o kara günlerde, kardeşlik hukukunun ne olduğunu idrak etmiş ve bunu herkese göstermiş yüce bir hareketin mensuplarıyız.
Hiçbir dış ve iç desteğe sahip değilken, sadece birbirlerine tutunarak ayakta kalanlar, bugün de ülkenin kendilerine en çok ihtiyaç hissettiği bu süreçte söz konusu hukuk çerçevesinde hareket etmek durumundadırlar.
Unutulmasın ki, bir tek ülküdaşımızın bile kalbini kırarak elde edilmiş bir zafer, bizler açısından mağlubiyet hatta hezimet hükmündedir.
Kızılelma gibi bir büyük ülkünün çocukları, farklı tercihleri dolayısıyla birbirlerini kıramazlar, üzücü ifadelerle birbirlerini incitemezler.
Üniter yapımızın ateş altında olduğu, altımızdaki toprağın çekilmeye çalışıldığı bu günlerde hepimize düşen ortak görev bu kurultaydan yeni bir ruh ve imanla çıkmaktır.
Birlik ve beraberliğimizin zedeleneceğini, yeni kırgınlıkların ve kutuplaşmaların oluşacağını ve neticede herkesin kaybedeceğini hayal edenler mutlaka yanılacaklardır.
İyi bilinsin ki, hedefimiz; bölünmüşlüğe fail olmak değil, birliğe sembol olmaktır!
10.Olağan Kurultayımızın mensubu olmakla şeref duyduğumuz Milliyetçi Hareket Partisi kadar, kendisine nefes arayan Türkiye’nin de kurultayı olmasını diliyor, bu vesileyle katılımlarınız için sizlere teşekkür ediyor, bütün adaylara başarı dileklerimi tekrarlıyor ve sözlerimi Türk Dünyasının Bilge Başbuğu Alparslan Türkeş’in ifadeleri ile noktalıyorum.“İmkansızlık ve yokluk Türk milletinin her zaman yenmeye muktedir olduğu düşmandır. Yeni Türk mucizesi doğmalıdır. Doğacaktır! Belki yarın belki yarından da yakın.”
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum…
D.Müsavat DERVİŞOĞLU
MHP Genel Başkan Adayı
Bu haber 2906 defa okunmuştur.